Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Servet Ertaş
Servet Ertaş

İLİŞKİLERİN PİYASALAŞMASI VE TÜKET-KULLAN-AT KÜLTÜRÜ

Şiddetten İlişkilere: Sistemsel Çözülme
Son zamanlarda sokaklarda artan şiddet olayları, cinnet boyutuna ulaşan kadın cinayetleri, sosyolojik açıdan değerlendirilmesi gereken kritik sorunlardır. Ancak toplumsal çözülme sadece şiddetle sınırlı değil. Daha fazla kâr hırsına şartlanmış ticaret anlayışı ve az maliyetle çok kâra endeksli gıda ürünleri, sık sık zehirlenme vakalarına yol açıyor. Tarımsal üretimde kontrolsüz kullanılan pestisitler kanser vakalarını neredeyse çocuklara kadar indiriyor. Sanayi ve imalat sektöründeki denetimsiz, kuralsız işleyiş ise iş kazaları ve işçi ölümlerinde ülkemizi Avrupa’nın üst sıralarına taşıyor.

İnsan ilişkileri de bu kuralsızlıktan ve ilkesizlikten payını alıyor. Dikiş tutmayan evlilikler, saman alevi gibi tükenen ilişkiler, çarpık birliktelikler ve ayyuka çıkan sahtekârlıklar… Hepsi, aynı toplumsal yozlaşmanın farklı yansımalarıdır. Sosyal medyada sergilenen o mutlu gülüşlerin aksine, sokaklarda asık suratlar, gergin yüzler, mutsuz ve umutsuz bakışlar toplumsal psikolojideki derin ruh halini ele veriyor.

Tesadüf Değil, 1980’den Miras Gerçeklik
Elbette bu noktaya kendiliğinden gelmedik; yaşananlar tesadüf değil, bireylerin münferit tercihinin sonucu hiç değil. Kimi çevreler durumu ahlaki çöküş veya dini öğretilerin yadsınması üzerinden açıklamaya çalışsa da, meselenin arka planında tarihsel, ekonomi-politik ve sosyolojik bir gerçeklik yatmaktadır.
Aslında her şey, 1980 Darbesi ve onu izleyen 24 Ocak Kararları ile başladı. O dönemde uygulamaya konulan ve günümüzde dozu artırılarak sürdürülen ekonomik piyasalaştırma politikaları, sadece piyasaları değil, toplumsal kültürü de acımasız bir pazar mantığıyla yeniden şekillendirdi.

Uzun yıllar bu dönüşüme şahitlik eden, sosyoloji ve ekonomi-politik okuması olanlar şu tespiti net yapıyor: Kamu ekonomisi özelleştirilip piyasaya terk edilirken, bunun topluma yansıması hiç şüphesiz bireycilik, bencillik, fırsatçılık ve hedonizm oldu. Öyle ki, insan ilişkileri bile birer metaya dönüşerek “satıcı–ürün–alıcı” ekseninde, adeta arz-talep piyasasında işlem görür hale geldi.

Popüler Kültürün Zehirli Mesajı: “Tüket–Kullan–At”
90’larda özel televizyon ve müzik kanallarının hızla yayılmasıyla, bu neoliberal kültür kitlelere çok hızlı ulaştırıldı. O dönemin popüler kültür ürünleri—hedonist müzikler, göbekten zeytin yenilen yarı pornografik klipler, cehaleti yücelten sabah programları, şiddet ve cinselliği körükleyen diziler—hep bu yeni kültürü övdü. Verilen ana mesaj netti:

“Sen paran kadar değerlisin; paran varsa her şeyi ve herkesi satın alabilirsin.”
Bu mesajla birlikte pompalanan “tüket–kullan–at” yönlendirmesi, toplumu adım adım dizayn etti. Özel televizyonculuğun rekabeti, izleyiciyi ekrana kilitlemek için bu temayı kullandı. Zengin, güçlü karakterlerin parasıyla her sorunu çözdüğü diziler, ilişkilerde ve iş dünyasında güç kullanımını ve manipülasyonu normalleştirdi. “Güçlü olanın haklı olduğu” fikri kültürel olarak pompalanırken, trafikteki magandalık ve ticaretteki sahtekârlık gibi yozlaşma belirtileri için de kültürel bir gerekçe yaratılmış oldu.

Dijital Vitrinde Metalaşan İlişkiler
Bu bireyci ve bencil yaşam anlayışı, en mahrem alana, kadın–erkek ilişkilerine kadar yansıdı. Dayanışma kültürü zayıfladı; sevgi ve güven yerini çıkara dayalı birlikteliklere bıraktı. Fedakârlık ve diğerkâmlık ise artık bir “kerizlik” alameti olarak görülür oldu.

1980’lerden miras kalan bu faydacı kültür, günümüzde dijital platformlarda yeni ve daha hızlı mekanizmalarla işlemeye başladı. Neoliberalizmde ekonomik rekabette hayatta kalmak zorunda olan birey, dijitalleşme ile sürekli bir sosyal rekabet ve pazarlama sürecine sokuldu.
Sosyal medyada birey, kendi hayatını bir marka gibi yönetmek zorundadır. “Sen paran kadar değerlisin” tezi, “Sen takipçin kadar değerlisin”e dönüştü. İlişkiler dahi sosyal medyada sergilenen bir “içerik” haline geldi. Flört uygulamaları (“swipe” kültürü), “kullan–tüket–at” mantığını sistematik hale getirdi. Algoritmaların sunduğu sonsuz seçenek karşısında duygusal derinlik değersizleşti, bağlılıktan kaçınma kolaylaştı.

Bencilliğin Ekosisteme Yansıması
Bu “tüket–kullan–at” yaşam anlayışı, sadece insan ilişkileriyle sınırlı kalmayıp, bireyin çevreye karşı duyarsızlığına ve doğal kaynaklara yönelik sorumsuzluğuna da doğrudan etki etmiştir.
Sınırsız Sömürü: Neoliberal piyasa mantığı, doğayı, sınırsızca sömürülebilir ve sürekli kâra dönüştürülebilir bir kaynak (meta) deposu olarak görmeyi teşvik eder. Çevresel sürdürülebilirlik, kısa vadeli kâr maksimizasyonu hedefinin gerisinde kalır.

Dışsallık: Şirketler için kirlilik ve çevre tahribatı, maliyet muhasebesinde hesaba katılmayan, topluma yüklenen birer dışsallık (externality) olarak görülür. Bu bakış açısı, çevreye verilen zararın faturasını ödemekten kaçınmayı rasyonel hale getirir.

“Bana Ne” Mantığı: Bireycilik kültürü, çevresel sorunlar gibi büyük, kolektif sorumluluk gerektiren konuları “bana ne” mantığıyla kişisel alandan dışlar. Nasıl fedakârlık “kerizlik” ise, çöpünü ayırmak veya enerji tasarrufu yapmak gibi ekosistem için “fedakârlık” gerektiren davranışlar da kişisel konforun önünde bir engel olarak görülür.

Sonuç: İnsan Kalmak Onurlu Bir Çabadır
Bu çözülme, bizzat ekonomik sistemin kendisi tarafından üretilmiş, popüler kültürle onaylanmış ve dijitalleşme ile hızlandırılmıştır. Sorun bireyde değil, bireyi bu davranışlara zorlayan yapısal zemindedir.
Mevcut ekonomik, siyasal ve toplumsal sistemin doğrudan ve dolaylı tüm baskılarına rağmen etik ve insani değerleri koruma mücadelesi, insan kalmak için tek umudumuzdur. Bunca yozlaşma ortamında, her şeye rağmen insan kalabilmek büyük özveri, çaba ve emek isteyen zahmetli ancak onurlu bir uğraştır. Bu zahmeti göze alanlara selam olsun.

YORUMLAR

Bir adet yorum var

  1. [email protected] Değerli Başkanım Emeğinize sağlık Çok güzel bir Yazı Olmuş. Konuları sebebleri sonuçları ve Çözüm mnerileri ile Ele olmışsınız “insan Kalabilmek için Mücadele verenlere yürekten selam olsun”.👏

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER