Yerel seçimlerden bu yana İzmir’in belediyeleri ile kentin ve belediye çalışanlarının sorunları hiç bitmedi. Kimse başkanların büyük çoğunluğu yeni ve tecrübesizdi diye mazeret aramaya kalkmamalı. Şehirlerimizin ezici çoğunluğunun geçmişten günümüze süregelen birçok sorunu var ve Belediye başkanları seçim çalışmalarında bu sorunlara çözüm bulmak üzere vatandaşlara söz veriyor. Ona göre çalışmalar yürütüyor, plan program yapıyorlar.
Ama genelde verilen sözler, projeler havada kalıyor.
Önce İzmir Büyükşehir Belediyesinde başladı sorunlar.
Seversiniz ya da sevmezseniz Sayın Tugay altından kalkılamaz denilen toplu sözleşme sorununu bir şekilde çözdü. Bu arada kimler teneke çaldı kimler borazan, kimler üzüldü kimler sevindi çok iyi biliyor kendisi de.
Ama herhalde en büyük kazık da yine kendi partisindeki arkadaşlarından geldi.
Sayın Kocaoğlu’nun dediği gibi: “26 bin küsur kişiyle devrettim. 29 Mart 2019 tarihinde 500 kişi civarında emekli edilecek arkadaş vardı. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bugünkü sistemiyle istihdam olmadan 26 bin kişiyle rahatlıkla görevini yapan bir yapısı var, fazla elemana ihtiyaç yoktur.”
Doğal olarak 26 bin kişi ile Belediye hizmetleri görülürken çalışan sayısı 40 bini aşarsa on beş bin kişiye yapılan fazladan ödeme Belediye bütçesine kapanmayacak yaralar açacaktır. Üstelik bir kısım işçiye de dudak uçuklatacak maaş verirsen diğerlerinin de aynı yolu izlemesi kaçınılmaz olacaktır.
Neyse en azından bu sorun şimdilik kapandı ya da gelecek sözleşmeye dek askıda diyelim.
Tabii ki İzmir Belediyesinin ya da Belediyelerinin dertleri salt işçi maaşları değil.
Yolları, park bahçeleri, kokuyu artık kanıksadık.
Çöp sorunu, Denizin kirliliği sorunu, Metro ve İzban da Merdiven, Asansör sorunları, hemen tüm ilçe belediyelerinde çalışanların maaşlarının bazılarında yarısının verilmesi, sosyal hakların verilmemesi.
Hemen tüm ilçe Belediyelerinin borçlu olması.
Borç deyince sadece çalışanlara olan borç anlaşılmamalı. Buna SSK ve diğer kurum veya kuruluşlar ve esnaf da dahil edilmeli.
Doğal olarak Belediyelere İller Bankasından gelen paranın büyük çoğunluğu kadro fazlası elemanlara aktarılırsa Belediyenin iş yapma, hizmet götürme olanakları da kısıtlanıyor.
Peki, bu şartlarda Belediyeler ne yapıyor?
Verilmesi gereken hizmet kalitesi düşüyor.
Bazı işler hiç yapılmıyor.
Para bulmak için hizmetlerden alınan ücretler yükseliyor. ( Su, taşımacılık, Pazar yerleri vs)
Birçok taşınır veya taşınmaz satılıyor.
Buraya değin yazılan her şey herkesin malumu aslında.
Bir de kör göze parmak sokar gibi yapılanlar var.
En borçlu belediyelerimizden ikisi mesela.
Sanki her şey güllük gülistanlıkmış gibi toplamışlar Meclis üyelerini çıkmışlar Çin’den Avrupa’ya dek uzanan bir geziye.
Elbette yurt dışı seyahatler belirli şartlar altında normal kabul edilebilir de bu seyahatlerin amacı nedir, maliyeti nedir?
Maaşını alamayan personelin, yeterli kalitede hizmet alamayan vatandaşın bu konudaki görüşleri nedir, neler düşünürler?
Maaşını veya ödeneğini alamayan çalışanın belediye kaynaklarının bu şekilde kullanılmasından dolayı yönetime olan güvenlerini yaralamaz mı?
Vatandaşa bu gezinin nedeni, kentimize nasıl bir katkı sağlayacağı veya geziye katılanların gezinin amacı doğrultusunda ne denli yeterliğe sahip oldukları anlatılıyor mu?
Yoksa her şey ‘ben istedim oldu ya da olacak‘ gibi mi düşünülüyor?
Sahi çok merak ediyorum. Sayın başkanlarımız en azından bu konuda, yani gezinin amacı ve gidenlerin bu amaç doğrultusunda ne denli donanımlı oldukları üzerine bir açıklama yapabilirler mi?
Kimse kusura bakmasın ama her şeyden önce belediye başkanlarının üyesi oldukları parti il başkanları ya da Genel Merkezleri bu geziler konusunda belediye başkanlarını açıkça vatandaşa açıklama yapmaya zorlamalı.
Belediyeler bunca yokluk içerisindeyken, bunca hizmet aksıyorken bir İzmirli olarak kentimize yararı olmayan bu gezileri hiç de normal karşılamadığımı söylemek isterim.
Ama inanıyorum ki ‘Terliğin’ dahi aday yapıldığında seçilme garantisi olan bir yerde sanırım tüm söylenen ve yazılanlar boşa.











YORUMLAR