Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Pınar Yavaş
Pınar Yavaş

Ben KÜTAHYA’lıyım, Bizim oralarda her şalvar’ın kendine özgü hikayesi vardır. Ruhunda saklı anılar ve sevdalar….

Şalvar hikayesi: Yakın zamanda Menemen Maltepe Köyü’nde kıymetli Cihan muhtarımızın düzenlemiş olduğu  şalvar gecesine katıldığımda, o şalvarların her bir katında çocukluğumun anılarını, yöresel yaşamın sıcaklığını hissettim. Gecede gencinden yaşlısına herkesin rengarenk şalvarlar giydiği görsel bir şölen gibi olduğu güzel bir geceydi. Şalvar, sadece bir giysi değil, Türk ve Anadolu kültürünün köklerinden süzülüp gelen, ruhu olan bir semboldür. 

Şalvar Hikayesi

Kumaşın dokusunda yöre halkının alın teri, renginde onların neşesi, işlemelerinde ise hayatın tüm izleri gizlidir. Kütahya’da kadınlar, canlı ve alımlı renkleri tercih ederek yaşam enerjilerini yansıtırken, erkekler daha çok sadeliği seçer. Özellikle kına gecelerinde giyilen, allı pullu, kırmızı ve altın kemerli şalvarlar, adeta bir masalın en göz alıcı sahnesini canlandırır. Bende kendi kına gecemde bu masalsı hikayeye eşlik ettim. Kütahya, Eskişehir, Harput ve Sivas gibi yörelerin şalvarları, sadece bir giysi olmaktan çok öte, bir kimlik ve gelenek sembolü olarak adeta zamana meydan okuyorlar.

Kütahya şalvarlarına dair hikayeler, tıpkı toprağın kokusu gibi, hala köylerde dilden dile dolaşır. Bu hikayelerden birkaçını sizinle paylaşmak istedim.

Şalvarın cebi: Kadın zekası ve dayanışması

Bir zamanlar, Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinde, köy kadınları en kıymetli hazinelerini şalvarlarının iç cebine saklarmış. Hırsızların kol gezdiği zamanlarda, evde tek kuruş bırakılmaz, tüm birikim kadınların üzerindeki şalvarların ceplerinde güvenle dururmuş. Bir gece köye dadanan hırsızlar, evleri alt üst etse de eli boş dönmüş.

Sabah olduğunda muhtar, köy meydanında kadınlara gözleri dolarak teşekkür etmiş. “Siz olmasaydınız köyümüzün birikimi heba olurdu. Meğer en sağlam kasa, şalvarın cebiymiş.” demiş. O günden sonra, “Erkeğin kasası sandıkta, kadınınki adım adım yanında.” sözü dilden dile yayılarak kadınların zekasını ve dayanışmasını ölümsüzleştirmiş.

Elif’in Şalvarı: Aşkın ve sabrın simgesi ve hikayesi

Kütahya’nın bir köyünde, Elif adında bir genç kız, sevdiği askere giderken ona mor çiçekli bir şalvar dikmiş. Bu şalvarı, sevdiği dönene kadar giymeyeceğine dair kalbine söz vermiş. Yıllar geçmiş, Elif’in gözleri her sabah pencerede yollarını beklese de sevdiği genç geri dönmemiş. Elif o şalvarı hiç giymemiş, umudunu ve bekleyişini bir kenara koymuş.

Köy halkı, bu hazin hikayeden sonra “Elif’in Şalvarı” diye bir deyim kullanır olmuş. Giyilmemiş umutları, kavuşulamayan aşkı ve yürekteki acıyı anlatmak için bu deyimi kullanırlarmış. Her ilmekte bir hasretin, her çiçekte bir gözyaşının saklı olduğu o şalvar, Elif’in sessiz çığlığı olmuş.

Kadınların sessiz dili: Şalvardaki gizli mesajlar

Eski zamanlarda, Kütahya köylerinde gençler birbirlerine aşklarını kolayca dile getiremezmiş. Bu yüzden genç kızlar, duygularını şalvarlarına işledikleri özel iğne oyalarıyla anlatırmış. Bir nevi kalplerinin sessiz diliymiş bu oyalar.

Bir gün Mehmet adında bir genç, sevdiği Ayşe’nin giydiği şalvardaki lale oyasını fark etmiş. Lale oyması, “Kalbim sana açık” anlamına gelirmiş. Mehmet, annesine koşup, “Anne, ben Ayşe’nin şalvarını gördüm. Kalbini gördüm.” demiş. Bu yolla nişanlanmışlar. Bu hikaye, şalvarın sadece bir kumaş parçası olmadığını, aynı zamanda kadınların derin duygularını ifade ettiği, sessiz ama en içten iletişim aracı olduğunu gösterir.


Unutulmaya yüz tutsa da şalvar, her sandıkta uyuyan bir hatıra, her köyde yaşayan bir hikayedir. Her dikişinde bir annenin sabrı, her deseninde bir kadının sesi gizlidir. Şalvar, kadın emeğinin sessiz ama onurlu yankısı, yüreklerdeki aşkın ve sabrın ebedi sembolüdür. Başka yöresel hikayelerde  buluşmak üzere….

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER