Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Patrikhane, Lozan ve “Ekümenik” İddialar Üzerine

15 Ağustos’a ramak kalan şu günlerde, Trabzon’un Maçka ilçesi Altındere Vadisi’ndeki Karadağ’ın eteklerinde bulunan Türkiye’nin önemli inanç merkezlerinden Sümela Manastırı’nda, Hristiyan dünyasında “Meryem Ana’nın göğe yükseliş günü” olarak kabul edilen ve kutsal sayılan her yıl Pontus Rum İmparatorluğunu yeryüzünden 15 Ağustos’ta silip bitiren Fatih Sultan Mehmed hana gözümüze soka, soka nazire yaparcasına 15 Ağustosta kutlanmasında ki neden nedir?

15 Ağustos'a ramak kalan şu günlerde, Trabzon’un Maçka ilçesi Altındere

Ayrıca kendisine geçmiş yıllarda Trabzon da ekümenik patrik yazılı Trabzonspor forması hediye edilen Bartholomeos’un biranda Trabzonspor bu sene şampiyon olacak diye Trabzonspor hamisi kesilerek beyanet veren Bartholomeos’un Trabzonlulara şirin gözükme çabaları ne anlama geliyoru düşünemeden geçemiyorsun.
Atalarımız bu tür gelişmeleri ne güzel özetlemiş
“Düğün değil, bayram değil, eniştem beni niye öptü”

1923”te Atatürk döneminde ibadete kapatılan Sümela Manastırı, tam 88 yıl sonra 2010’da ibadete açılır. Bartholomeos burada bir ayin yapar. Bu ayin, 15 Ağustos’un Fatih”in Trabzon-Pontus İmparatorluğu’nu yıktığı gün olarak özellikle seçilmesi gerekçesiyle Türk halkından büyük tepki almaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin temel taşı olan Lozan Antlaşması, yalnızca bir sınır ve statü belgesi değil, aynı zamanda egemenliğin yeniden inşasının hukuk metnidir. Bu çerçevede, İstanbul’daki Fener Rum Patrikhanesi’nin konumu ve görevleri açıkça belirlenmiştir: “İstanbul’daki Rum Ortodoks azınlığın dini ihtiyaçlarını karşılayan Fatih kaymakamlığına bağlı Türkiye Cumhuriyeti yasaları ile faaliyet gösteren bir kurum.”dur.

Ancak son yıllarda —ve aslında 1990’lı yıllardan bu yana hızla artan şekilde— bu kurumun “ekümeniklik” iddiası, Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk sistemini ve laiklik ilkesini tehdit eden bir boyut kazanmıştır.

Bartholomeos’un “Dini Liderlik”ten “Siyasi Figür”e Evrimi

Bugünkü patrik Bartholomeos, yalnızca dini bir lider olmanın ötesine geçmekte kararlıdır. Kendisi, Lozan’a açıkça aykırı biçimde “ekümenik” unvanı ile anılmayı sürdürmekte, yurtdışındaki temaslarında da bu sıfatla hareket etmektedir.

Bu çabanın arka planı yeni değil. ABD Başkanı’ndan Avrupa Parlamentosu’na, Yunan yetkililerden Vatikan’a kadar geniş bir çevrede “ekümeniklik” sıfatını Türkiye’ye rağmen yaygınlaştırmaya çalışan bir diplomatik ve dini organizasyonla karşı karşıyayız. Bu sadece teolojik bir tartışma değil, doğrudan egemenlik meselesidir.

Devlet Protokolüyle Karşılanan Bir Başpapaz mı?

Yunanistan’da devlet törenleriyle karşılanan, şeref kıtası denetleyen, 21 pare top atışıyla selamlanan bir patrik figürü; Fener Rum Patrikhanesi’ni ikinci bir Vatikan’a dönüştürme arzusunun dışavurumudur. Yunan bayrakları, Bizans sembolleri, “Konstantinopolis” ibaresiyle düzenlenen etkinlikler, sadece semboller değil; aynı zamanda Lozan’a karşı bir meydan okumadır.

Bartholomeos’un Sırbistan’daki açıklamaları, Bosna’daki Sırp vahşetine karşı bile tarafsız kalışı, “zafer” mesajları vermesi ve kilisenin siyasi mücadelelerin ortağı gibi konumlanması, ne dini hoşgörüyle ne de laik hukuk devleti anlayışıyla bağdaşır.

Ruhban Okulu ve İkinci Sınıf Vatandaşlık İddiası

Heybeliada Ruhban Okulu, elbette Türkiye’de din özgürlüğü tartışmalarının bir parçası olabilir. Ancak mesele yalnızca okulun açılması değildir. Mesele; bu okulun hangi statüyle, hangi otoriteye bağlı olarak çalışacağıdır.

Bartholomeos’un “bize ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapılıyor” açıklaması, iç siyasete dönük bir reform talebinden çok, dış siyasete yönelik bir baskı mekanizmasıdır. Türkiye’nin bir dini azınlık temsilcisinden, uluslararası bir siyasi aktör üretme çabasıdır bu.

Lozan Aykırılığı Hukuki Bir Gerçekliktir

Türkiye Cumhuriyeti’nde hiçbir kurum; Anayasa, yasa ve uluslararası antlaşmalara aykırı bir statü talep edemez. Bartholomeos’un yurtdışında mahkeme kurması, patrik azletmesi, yatırım yapması, diplomatik protokol ile karşılanması ve “ekümenik” sıfatı ile faaliyet göstermesi —hukuki değil, fiili ve keyfî bir durumu temsil etmektedir.

Yunanistan’a 100 milyon Euro’luk yatırım yapan, AVM gelirleri sağlayan bir dini kurumdan değil; artık açıkça uluslararası bir siyasi yapıdan söz ediyoruz. Ancak Türkiye bu tabloya karşı hâlâ Lozan’dan aldığı haklı ve meşru pozisyonunu korumaya devam etmektedir.

Son Söz

“Ekümeniklik” iddiası yalnızca bir dini unvan meselesi değildir; bu, Türkiye’nin egemenlik sahasına yönelik sinsi bir müdahaledir. Patrikhane’nin teolojik kimliği üzerinden siyasi alan açma çabası, geçmişte olduğu gibi bugün de kabul edilemez.

Bu ülkenin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi:

“Türkiye Cumhuriyeti’nde hiçbir kişi veya zümrenin ayrıcalığı yoktur.”

Egemenlik milletindir ve milletin iradesiyle şekillenen hukuk sistemidir.
Ekümenik hayallere karşı en büyük gerçek: Lozan’dır, Cumhuriyet’tir, halk iradesidir.