İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Zafer Levent Yıldır, gündeme ilişkin çarpıcı bir basın açıklaması yaparak tartışma yarattı. Yıldır, AKP’li yöneticilerin İzmir’deki sit alanlarına, kamu mülküne ve riskli yapılara dair yasal yıkım ve mühürleme işlemlerine direnişini sert bir dille eleştirdi. AKP’li Direniş İzmir’de hukukun üstünlüğüne karşı bir yanılsama halinin yaşandığını savunan Yıldır, siyasileri Anayasa’nın çizdiği sınırlara dönmeye davet etti ve “Kanundan muaf mı sanıyorlar kendilerini?” diye sordu.
Anayasal Sınırlar Hatırlatıldı
İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Zafer Levent Yıldır, basın açıklamasına siyasi partilerin uymak zorunda olduğu yasal çerçeveyi hatırlatarak başladı. Yıldır, anayasal çizgiyi net bir şekilde çizdi:
“Anayasa’nın 68. Maddesine göre ‘Siyasi partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz…’“
Ayrıca Siyasi Partiler Kanunu’nun 3. Maddesi’ne de atıfta bulunan Yıldır, siyasi partilerin “ülkenin çağdaş medeniyet seviyesine ulaşması amacını güden” kuruluşlar olduğunu belirtti. Bu yasal dayanakların ardından Yıldır, AKP’li bazı yöneticilerin bu kurallardan muaf olup olmadığını sorguladı.
Kaçak Yapılara Direnişin Üç Boyutu
Başkan Vekili Yıldır, İzmir’de yaşanan ve kamuoyuna yansıyan üç farklı olayı örnek göstererek, AKP’li bazı yöneticilerin tavrını kınadı. Bu olayların, “son seçimlere göre Türkiye’de en çok oyu olan CHP’nin kalesinde, İzmir’de” yaşandığının altını çizdi:
1. Kadifekale Sit Alanı Krizi: Yıldır, ilk olarak Kadifekale bölgesinde yaşanan sit alanı ihlaline dikkat çekti. Kadifekale’deki kamu mülkü üstüne yapılan ruhsatsız yapının yıkılmasına AKP’li bazı yöneticilerin direndiğini belirtti. Yıldır, bu eylemin yasalara karşı gelmek anlamına geldiğini vurguladı.
2. Karabağlar’da Tarikat Binası Gerilimi: İkinci olarak Karabağlar’da yaşanan olaya değinen Yıldır, kaçak olduğu tespit edilen bir tarikat binasını mühürleme işlemi sırasında yaşanan gerilimi anlattı. Yıkım ekiplerinin, “ikinci Madımak olur tehditleri eşliğinde” engellenmeye çalışıldığını ifade ederek, bu tür bir söylemin ciddiyetsizliğini ve tehlikeli provokasyon ihtimalini gözler önüne serdi.
3. Atamer Mahallesi’nde Halk Sağlığı Engeli: Üçüncü olay ise sağlam olmayan binaların tahliyesi ve yıkımı ile ilgiliydi. Yıldır, Atamer Mahallesi’nde tahliyesi ve yıkımı gereken binalar için İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin vatandaşa kira desteği ve kalacak yer desteği sağladığını hatırlattı. Ancak bu yasal ve insani sürece rağmen, “mahalle sakini bile olmayan üç beş provokatörle” yıkım ekiplerinin önüne set çekildiğini ve kamu görevlilerinin hedef gösterildiğini söyledi. Yıldır, her üç olayda da aynı AKP’li yöneticilerin sahne aldığını belirtti.
Hukuk Karşısında Yanılsama Hali
Yıldır, bu kişilerin yasalara ve hukuka rağmen kendilerini muaf sandığı bir yanılsama içinde olduğunu savundu. Yöneticilerin, “betona olan sevdasından” dolayı halk sağlığını tehdit eden her şeyin yanında durduğunu, halk için olanın, kamunun ve adaletin karşısında yer aldığını ifade etti.
Başkan Vekili, siyasilerin önceliklerinin gençlerin ve çocukların refahını sağlamak olması gerekirken, “kaçak tarikat binaları yıkılmasın diyerek yasal yıkım ekiplerinin önüne set olmalarının” kabul edilemez olduğunu belirtti.
Siyasete Anayasal Sınır Çağrısı
Açıklamasının sonunda AKP’li yöneticilere sert bir uyarıda bulunan Yıldır, onları Anayasa’nın çizgisine dönmeye davet etti:
“Bu yanılsama halinden çıkın! Anayasa’nın çizgisine gelin, anayasanın size, bize ve herkese çizdiği sınırlarda siyaset yapın!”
Yıldır, sözlerini sarsıcı bir göndermeyle bitirdi: “Unutmayın ki, binlerce canın enkaz altında kaldığı bir afet döneminde bile çadır satma derdine düşen bir zihniyetten bizim insanlık adına alabileceğimiz bir ders yoktur.” Bu benzetme ile Yıldır, kaçak yapıyı savunan zihniyetin, afet dönemindeki ihmallerle aynı kökten beslendiği eleştirisini dile getirdi.


