İzmir’de 24 Haziran 2025 günü Fuar Kültürparkta İzmir Kent Konseyi ve çevre örgütleriyle birlikte düzenlenmesine öncülük ettiğimiz “Çevre İçin Buluşuyoruz” etkinliğini, türlü engelleme girişimlerine, türlü aksiliklere ve ertelemelere rağmen yine de gerçekleştirdik.
Ayrıca oldukça verimli, keyifli ve bilgi dolu bir etkinlik oldu. Bu etkinliğin temel şiarı yada moda deyimle mottosu; Anayasanın 56. Maddesinde anlam bulan “çevre hakkı” idi. Sloganımız ise 56. Maddenin ilk cümlesi; “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.” olmuştu. Etkinliğin bu temel sloganı, moderatör olarak ben, konuşmacılarımız İZENERJİ Yönetim Kurulu Başkan Vekili Kimya Mühendisi Saadet Çağlın, İZ-AFED üyesi Çevre Mühendisi Yakup Ateş ve özellikle EGEÇEP eş sözcüsü, aktivisti-hukukçu Av. Arif Ali CANGI tarafından altı çizilerek anlatıldı. Konuşmaların haricinde İZ-AFED Tiyatral Anlatım Ekibinin kısa bir bölümünü sergiledikleri “ÇEVRE DEMİŞKEN…” adlı 5 dakikalık oyunda da geçen önemli bir vurguydu.

24 Haziran Çevre Buluşması, Tarihe İz Bırakacak Bir Aydınlanmanın İşaret Fişeğiydi
O gün orada bulunanlardan bir kısmı, belki “çevre hakkı” vurgusunun önemini yeterince anladılar. Ancak toplumun büyük çoğunluğu, bu yaşamsal haktan hâlâ habersiz. O gün altı çizilerek bilince çıkarılan çevre hakkı o kadar önemli bir hak ki çevre hakkı, neredeyse yaşam hakkı ile eşdeğer niteliktedir. Bu nedenle, 24 Haziran’da tarihe iz bırakılacak çok önemli bir ekolojik aydınlatma faaliyeti yapılmıştır. Çünkü çevre hakkı, sadece kirlilikten arınmış bir ortamda yaşamayı değil, aynı zamanda doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımını, biyoçeşitliliğin korunmasını ve iklim istikrarını da içerir.
Temiz hava olmadan nefes alamayız, temiz su olmadan yaşayamayız, sağlıklı gıda üretmek için verimli topraklara ihtiyacımız vardır. Çevre kirliliği, su kirliliği, toprak kirliliği ve hava kirliliği gibi durumlar, doğrudan insan sağlığını tehdit ederek yaşam hakkını ihlal eder. Örneğin, kirli hava solumak solunum yolu hastalıklarına, kirli su içmek çeşitli hastalıklara yol açar ve bu da yaşam kalitesini düşürür, hatta ölümlere neden olabilir. Çevre hakkı herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkını vurgularken, bu vurgu yaşamak için vazgeçilmez olan temiz hava, temiz su ve temiz topraktan sağlıklı gıda hakkını içerir.
Anayasa’nın 56. maddesinde güvence altına alınan çevre hakkının toplumun geniş kesimleri tarafından öğrenilmesi ve benimsenmesi, hem çevrenin temiz tutulması hem de orman yangınlarıyla mücadele konusunda çok boyutlu ve dönüştürücü bir etkiye sahip olacaktır. Bu etki, bireysel davranışlardan toplumsal normlara, yasal uygulamalardan çevre politikalarına kadar geniş bir yelpazeyi kapsar.
Anayasanın 56. Maddesi ve Çevre Hakkı
Öncelikle Anayasa’nın 56. maddesini hatırlayalım: “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirliliğini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.” Bu madde, çevre hakkını hem bir hak olarak tanımlar hem de bu hakkın korunması için devlete ve vatandaşlara sorumluluk yükler.
Çevre Hakkı Bilincinin Toplum Üzerindeki Etkileri: Anayasa’nın 56. maddesindeki çevre hakkı bilincinin yaygınlaşması, aşağıdaki şekillerde pozitif etkiler yaratır:
- Çevreyi Temiz Tutma Üzerine Etkileri
Bireysel Sorumluluğun Artması: Çevre hakkının bir ödev olarak benimsenmesi, bireylerin kendi atıklarından sorumlu hissetmelerini sağlar. “Çevre benim hakkım, dolayısıyla onu korumak da benim ödevim” anlayışı, çöp atmama, atıkları ayrıştırma ve geri dönüştürme alışkanlıklarını güçlendirir.
Toplumsal Normların Oluşması: Çevreye duyarlı davranışlar yaygınlaştıkça, çevreyi kirletmek sosyal olarak kabul edilemez bir hale gelir. Mahallede, okulda, iş yerinde çevre bilinci yüksek bireylerin artması, bir baskı mekanizması oluşturur ve kirletici davranışları azaltır. - Çevre Eğitimi ve Farkındalık: Anayasal bir hak olarak benimsenmesi, çevre eğitiminin okullarda, sivil toplum kuruluşlarında ve medya aracılığıyla daha fazla yer bulmasını sağlar. Çocuk yaşlardan itibaren çevre bilinci kazandırılması, gelecek nesillerin daha sorumlu davranmasını temin eder.
- Hukuki Süreçlere Katılım: Vatandaşlar, çevre kirliliği durumlarında haklarını arama konusunda daha bilinçli hale gelirler. Çevreye zarar veren eylemleri ihbar etme, dava açma veya ilgili kurumlara başvurma eğilimi artar. Bu durum, hukuki süreçlerin daha etkin işlemesini sağlar.
- Sürdürülebilir Tüketim Alışkanlıkları: Çevre bilinci, sadece atık yönetimiyle sınırlı kalmaz; bireylerin satın alma kararlarında çevre dostu ürünleri tercih etmelerini, israfı azaltmalarını ve doğal kaynakları daha bilinçli kullanmalarını teşvik eder.
Orman Yangınları Üzerine Etkileri: Orman yangınlarının büyük çoğunluğunun insan kaynaklı olduğu düşünüldüğünde, çevre hakkı bilincinin yaygınlaşması bu alanda kritik bir rol oynar: Ormanlık alanlara atılan cam, pet şişe, metal ve benzeri atıklar, ne yazık ki orman yangınları için potansiyel birer tehlike oluşturur. Bu atıkların yangınlara etkisi genellikle doğrudan olmasa da, belirli koşullar altında önemli bir risk faktörü haline gelebilirler. Oysa çevre hakkının bilince çıkarılmasıyla, bu atıkların doğaya bırakılması azalabilecek ayrıca orman yangınlarına sebep olan riskli davranışlardan da kaçınılacaktır.
Riskli Davranışların Azalması:
Dikkatsizce Ateş Yakmama: Piknik alanlarında, orman kenarlarında veya tarım arazilerinde dikkatsizce ateş yakmanın, sigara izmariti atmanın veya anız yakmanın orman yangınlarına yol açtığı bilinci artar. Toplumun bu konuda bilinçlenmesi, bu tür davranışların azalmasını sağlar.
Çöp ve Cam Atıkların Önlenmesi: Yukarıda bahsedildiği gibi, ormanlık alana atılan cam şişelerin mercek etkisiyle yangın başlatma riski büyüktür. Çevre temizliği bilincinin artması, bu tür atıkların ormanlara bırakılmasını engeller ve dolayısıyla yangın riskini düşürür.
Elektrik Telleri ve Altyapı Bilinci: Halkın, ormanlık alanlardaki enerji nakil hatları gibi potansiyel yangın risklerini fark etmesi ve yetkililere bildirmesi kolaylaşır.
Erken Uyarı ve İhbar Mekanizmalarının Güçlenmesi: Çevre bilinci yüksek vatandaşlar, ormanlık alanlarda duman veya şüpheli durumlar gördüklerinde daha hızlı ve sorumlu bir şekilde yetkilileri (177 Orman Yangını İhbar Hattı gibi) bilgilendirirler. Erken tespit, yangınların büyümeden kontrol altına alınması için hayati önem taşır.
Önleyici Faaliyetlere Katılım: Gönüllü orman koruma dernekleri, fidan dikme kampanyaları gibi önleyici faaliyetlere katılım artar. Halk, ormanların korunması için yapılan çalışmalara destek verir ve aktif rol alır.
Yasal Yaptırımların Desteklenmesi: Orman yangınlarına sebep olan kişilere uygulanan yasal yaptırımlar, toplum tarafından daha fazla desteklenir ve caydırıcılık etkisi artar. Kamuoyu, bu tür suçlara karşı daha duyarlı hale gelir.
İklim Değişikliğiyle Mücadele Desteği: Çevre hakkı bilinci, orman yangınlarının en büyük tetikleyicisi olan iklim değişikliğiyle mücadele politikalarına olan toplumsal desteği artırır. Fosil yakıt kullanımının azaltılması, yenilenebilir enerjiye geçiş gibi politikaların daha kolay benimsenmesini sağlar.
Sonuç Olarak; Anayasa’nın 56. maddesindeki çevre hakkının toplumun büyük bölümü tarafından öğrenilmesi ve önemsenmesi, pasif bir bilgiden öte, aktif bir davranış değişikliği ve toplumsal dönüşüm demektir. Bu bilinç, çevreyi temiz tutma konusunda bireysel ve kolektif sorumluluğu artırırken, orman yangınlarının önlenmesi, erken tespiti ve kontrol altına alınması süreçlerine de doğrudan olumlu katkı sağlar.
Temelde, çevre hakkı bilinci, doğayı bir “kaynak” olmaktan çıkarıp, tüm canlılarla paylaşılan bir yaşam alanı ve gelecek nesillerin emaneti olarak görmemizi sağlar. Bu perspektif, çevre sorunlarına karşı daha bütüncül ve kalıcı çözümler üretmenin anahtarıdır. Bilge önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi; “çevreyi korumak, aklın gereğidir.” Aynı zamanda insanlığın geleceği için de yegane seçenektir.
Sağlıklı ve dengeli bir çevrede, afetlere dirençli kentlerde, insanca koşullarda yaşamak umuduyla; herkese esenlikler diliyorum.
Servet ERTAŞ:
İZ-AFED(İzmir Afet Bilinci, Çevre ve İklim Farkındalığı Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı
Afet Bilinci Eğitmeni, Kent Çevre ve Yerel Yönetimler Y.L Prog. Mezunu
İzmir Kent Konseyi – Bütünleşik Afet Yönetimi Çalışma Grubu Kurucusu

