Sivil Toplum ile İlişkiler Başkanı Av. Özcan Pehlivanoğlu, ABD Ankara Büyükelçisi Tom Barrack’ın Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılmasıyla ilgili yaptığı ve Türkiye’nin egemenlik haklarını ihlal ettiği ileri sürülen açıklamalara yönelik sert bir basın açıklaması yayımladı. Barrack, geçen hafta okulun Eylül 2026’da açılmasının hedeflendiğini söylemişti.

“Özerk Açılması Hukuken Mümkün Değil”
Av. Özcan Pehlivanoğlu, ABD Büyükelçisi’nin bu açıklamasını “İç işlerimize açık bir müdahale” olarak nitelendirirken, okulun kapalı olmasının temel sebebinin Fener Rum Ortodoks Kilisesi’nden kaynaklandığını belirtti. Pehlivanoğlu’na göre Kilise, Ruhban Okulunu Türk Eğitim sisteminin denetim ve gözetimi dışında, özerk bir yapıyla açmak istemektedir.
Pehlivanoğlu, bu özerk yapının hukuken mümkün olmadığını şu gerekçelerle açıkladı:
- Tevhid-i Tedrisat Kanunu’na aykırıdır.
- Yürürlükteki Anayasa’nın 10., 24. ve 42. maddelerine aykırıdır.
- Lozan Antlaşması’nın 40. maddesine aykırıdır.
Kaos ve Tehlike Uyarısı
Heybeliada Ruhban Okulu’na devlet denetimi dışında özerk bir okul açma izni verilmesinin, diğer tüm cemaat ve mezheplere de benzer imtiyazların yolunu açacağını belirten Pehlivanoğlu, oluşacak durumu “kaos ve tehlike” olarak tanımladı.
Av. Özcan Pehlivanoğlu: “Böyle bir durumda nasıl bir kaos ve tehlikenin içine düşeceğimizi tasavvur edebiliyor musunuz? Oluşacak yeni durumun, laik Türkiye Cumhuriyeti ile hesaplaşmaya dönüşeceği gayet açıktır.”
Mütekabiliyet ve Milli Vicdan Vurgusu
Pehlivanoğlu, Heybeliada Ruhban Okulu konusunun, Yunanistan’da yaşayan Batı Trakya Türk azınlığının haklarıyla eşdeğer ölçüde ve mütekabiliyet (karşılıklılık) bağlamında ele alınması gerektiğini güçlü bir şekilde ifade etti.
Batı Trakya’da yaşayan Türk kardeşlerin kimliklerinin inkâr edildiğini ve ağır baskı altında olduğunu hatırlatan Pehlivanoğlu, orada iyileştirme yapılmadıkça Fener Ortodoks Kilisesi’ne ayrı ve ilave bir imtiyaz verilmesinin “affedilemeyecek büyük bir hata ve unutulmayacak ağır bir teslimiyet” olacağını söyledi.
Pehlivanoğlu, karar alıcıları, meşruiyeti Atlantik ötesinde değil, Türk hukuk sistemi ve milli vicdanda aramaya davet etti.


