Bilge, “Milli takım demek, sadece hız değil; istikrar, disiplin, odaklanma ve karakter demek. Ben de bu değerlere sahip olarak orada olmayı çok istiyorum. Hayalim Ay-Yıldızlı boneyle ülkemi temsil etmek” dedi
Türkiye Yüzme Federasyonu tarafından Samsun’da düzenlenen 11 Yaş Gelişim Projesi Ligi Türkiye Finali’nde 50 metre serbest kategorisinde Türkiye Şampiyonluğu, Mersin’de düzenlenen Okul Sporları Küçükler Türkiye Birinciliği’nde 50 metre serbest ve 50 metre kelebek kategorilerinde iki Türkiye Şampiyonluğu birden elde eden Muğla Atletik Kulübü sporcusu Devrim Defne Bilge şampiyonluğa doymuyor.

Antrenörü Tahsin Paşa Gül’ün, “Devrim Defne olağanüstü bir gelişim gösterdi. Bu başarılar onun spor kariyerinin ilk adımları. Çok daha büyük başarılar elde edeceğine inanıyoruz” diyerek övdüğü, Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras’ın, “Kendisiyle gurur duyuyoruz” dediği yetenekli yüzücü Devrim Defne, bir antreman molasında sorularımızı yanıtladı.
Yüzmeye ilgin nasıl keşfedildi, başarılı bir yüzücü olmanda ailenin etkisi var mı?
Ben suyu her zaman çok sevdim. Annem hep anlatır, daha bebekken bile suyla oynamaya bayılırmışım. Banyodan çıkmak istemezmişim, hatta bazen suyun içinden alındığımda ağlarmışım. Su beni hep sakinleştirirdi, güvende hissettirirdi. Aslında yüzmeye olan ilgim doğduğum andan itibaren içimdeymiş diyebilirim.
5 yaşındayken bir yaz okuluna gönderildim. O yaz okulunda farklı etkinlikler vardı ama benim en çok ilgimi çeken şey yüzme dersleri oldu. İlk kez havuza girdiğimde her şeyi unuttum. Sanki suyun içinde kendimle buluştum. Her gün sabah gözümü açar açmaz, “Bugün yüzmeye gidecek miyiz?” diye sorardım. Ailem o ilgiyi hemen fark etti.
Anaokuluna başladığımda annem ve babam, hem sosyalleşmem hem de enerjimi doğru yönlendirmem için bale, jimnastik ve yüzme arasında seçim yapmamı istediler. Hiç düşünmeden “yüzme” dedim. O yaşta bile yüzmek bana sadece spor gibi gelmiyordu. Suya girdiğimde kendimi özgür, güçlü ve mutlu hissediyordum. Diğer çocuklar bazen korkarken ben hep suya atlamaya hazırdım.
Yaz tatillerinde ailece denize gittiğimizde, babamla annem açıldığında ben kıyıda kalmak zorunda kalıyordum. Onlarla beraber yüzüp açılmak istiyor ama teknik olarak yeterli olmadığım için bunu yapamıyordum. Bu beni çok üzüyordu. Sanırım o da beni kamçıladı. “Ben de onlar kadar iyi yüzebilmeliyim” diye düşündüm. Ailem de bu isteğimi destekledi. Bana asla baskı yapmadılar ama hep arkamda oldular.
Kısacası yüzme tutkusu içimden geldi ama ailemin desteği olmasaydı bugün bu noktada olamazdım. Onlar bana sadece suyu değil, güvenmeyi ve hayalimin peşinden gitmeyi de öğrettiler.

Yüzme sporuna kaç yaşında başladın?
Yüzme sporuna 6 yaşımda başladım ama o zamanlar aslında yüzme bilmiyordum. Suyu çok seviyor olmama rağmen teknik olarak hiç bilgim yoktu. Havuza girdiğimde sadece suyla oynamayı seviyordum. Ama o kadar hevesliydim ki, öğrenmek için can atıyordum.
İlk başlarda diğer çocuklar benden çok daha iyiydi. Hatta bazen geride kaldığım için üzülürdüm ama hiç pes etmedim. Çünkü suyun içinde olmak bana iyi geliyordu, orası benim dünyamdı. Antrenörlerim bana inandı, ailem hep yanımdaydı. Her antrenmanda biraz daha öğrendim, biraz daha geliştim.
Bugün geldiğim noktada şunu söyleyebilirim: Önemli olan nereden başladığın değil, ne kadar istekli ve kararlı olduğun. Ben yüzmeyi spor kulübünde öğrendim. Bu da bana bir şeyi gerçekten istediğimde, çalışarak başarabileceğimi gösterdi. Belki de bu yüzden yüzme havuzları benim için sadece spor yaptığım alanlar değil, hayatla ilgili en önemli dersleri aldığım yerler oldu.

Hangi yarışmalara katıldın? Birçok kez şampiyon olmuşsun.
Yüzme yarışlarına yasal olarak ilk kez 9 yaşımdayken katıldım. O zamandan bu yana hem federasyon hem de okul sporları kapsamında birçok yarışa girdim ve çok değerli tecrübeler kazandım.
İlk olarak kendi ilim Muğla’daki vize yarışlarıyla aktif spora başladım. Muğla’da düzenli olarak yapılan bu yarışlarda her stilde genellikle birincilikler elde ettim. Bu yarışlar 25 metrelik yarı olimpik havuzda yapılıyordu.
10 yaşımda ilk şehir dışı ve ilk 50 metrelik olimpik havuz deneyimimi Balıkesir’de yaşadım. Bu, aynı zamanda ilk bölge müsabakamdı. Yüzme Federasyonu’nun düzenlediği bu yarışta 100 metre serbestte birinci olarak ilk bölge şampiyonluğumu kazandım. Ayrıca 50 metre kelebekte ve 50 metre serbestte ikinci, 100 metre kelebekte ise üçüncü oldum. O yarış benim için bir dönüm noktasıydı, çünkü ilk kez kendimi Türkiye çapında bir hedefin içinde hissettim.
11 yaşımdayken bölge müsabakaları Antalya’da yapıldı. Bu yarışta 50 metre serbest, 50 metre kelebek ve 100 metre serbestte toplam üç bölge şampiyonluğu kazandım. Ayrıca 50 metre sırtüstü stilde ikinci oldum ve Türkiye Şampiyonası’na gitmeye hak kazandım. Türkiye Şampiyonası, Samsun’da yapıldı. Burada 50 metre kelebek stilde Türkiye ikincisi, 100 metre serbestte Türkiye dördüncüsü, 50 metre sırtüstü stilde Türkiye beşincisi oldum. Ve sonunda en büyük hayalim gerçekleşti: 50 metre serbestte Türkiye Şampiyonu oldum. Bu başarı beni daha da motive etti.
12 yaşımda yarış takvimim daha da yoğunlaştı. Bu yıl hem okul yarışlarına hem de federasyon yarışlarına katıldım. Okul yarışları ilde başladı. 50 metre, 100 metre, 200 metre serbest ve 50 metre kelebek olmak üzere dört farklı stilde birinci oldum ve bölge yarışlarına katıldım. Burdur’da yapılan bölge yarışında 50 metre ve 100 metre serbest ile 50 metre kelebekte üç bölge birinciliği, 200 metre serbestte ise ikinci oldum. Bu sonuçlarla Türkiye finallerine katılma hakkı elde ettim. Türkiye Şampiyonası’nda ise okul yarışlarında 50 metre serbest ve 50 metre kelebek stilde Türkiye Şampiyonu oldum. 100 metre serbestte ise Türkiye dördüncüsü oldum. Bu yıl ayrıca federasyonun Balıkesir’de düzenlediği 1. etap yarışında, en iyi performans sergileyen ikinci sporcu seçildim ve federasyon tarafından ödüllendirildim.
Muğla ve Burdur’daki yarışlar hariç, katıldığım tüm önemli bölge ve Türkiye şampiyonaları 50 metrelik olimpik havuzlarda yapıldı. Bu da bana büyük havuzda yarışma disiplini kazandırdı.
Şimdi sırada yeni bir hedef var: Kasım ayında Trabzon’da yapılacak olan Türkiye Şampiyonası. Antrenmanlarıma büyük bir motivasyonla devam ediyorum. Her yarış bana sadece madalya değil, aynı zamanda azim, sabır ve kendime inancı öğretti.

Bir günün nasıl geçiyor? Nasıl çalışıyorsun, derslerini ve yüzmeyi nasıl dengeliyorsun?
Günüm çok erken başlıyor. Sabah 06.00’da antrenmanım oluyor. Antrenmandan sonra hemen hazırlanıp okula gidiyorum. Okuldan çıktıktan sonra hem karnımı doyurmam hem de ödevlerimi tamamlamam gerekiyor çünkü akşam tekrar antrenmanım var. Günde çift antrenman yaptığım günler oldukça yoğun geçiyor ama buna alıştım, çünkü sevdiğim işi yapıyorum.
Bunların dışında haftada bir gün fizyoterapiye gidiyorum. Bu seanslar vücudumun toparlanmasına yardımcı oluyor. Ayrıca haftada iki kez güç ve esneme antrenmanları yapıyorum. Bunlar performansımı artırmak için çok önemli. Güçlenirken aynı zamanda sakatlanma riskimi de azaltıyor.
Tüm bunları yaparken derslerimi de ihmal etmiyorum. Zamanımı iyi planlamaya çalışıyorum. Antrenmanlar arasında küçük boşluklarda ya da akşamları mutlaka ders çalışıyorum. Çok yorgun olduğum günler de oluyor elbette, ama hedeflerimi düşününce o yorgunlukların hepsi anlam kazanıyor.
Hem sporda hem okulda başarılı olmak için en önemli şey, disiplin ve düzen. Ailem ve öğretmenlerim de bu konuda bana çok destek oluyor. Ne zaman zorlansam yanımda olduklarını bilmek bana güç veriyor. Her şeyden önce bu sporu severek yapıyorum. Sanırım bu dengeyi kurabilmemin en büyük sırrı da bu.
Sana destek veren bir kurum ya da kuruluş var mı?
Şu anda düzenli olarak beni destekleyen bir kurum ya da kuruluş yok. Ancak bugüne kadar bazı dönemlerde, özellikle yarış öncesi ihtiyaçlarım için bağış yoluyla bana destek olan kişiler ve kurumlar oldu. Hepsine minnettarım. Bu tür destekler, hem motivasyonumu artırıyor hem de ailemin üzerindeki yükü bir nebze olsun hafifletiyor.
En büyük ve sürekli desteğim ise ailem. Antrenmanlarım, malzemelerim, yarış seyahatlerim… Tüm bu süreci onlar özveriyle karşılıyor. Özellikle üst düzey müsabakalara hazırlanırken fizyoterapi, teknik ekipman ve güç antrenmanları gibi ihtiyaçlar oldukça maliyetli olabiliyor.
Okulda durumun nasıl, başarılı mısın? Hangi mesleğe ilgi duyuyorsun, gelecekte ne olmak istersin?
Ben sadece sporda değil, okulda da elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. 5. ve 6. sınıfı okul birincisi olarak tamamladım. Bu benim için çok önemli çünkü sadece havuzda değil, derslerde de başarılı olmayı önemsiyorum. Sabah çok erken kalkıp antrenman yapıyorum, sonra okula gidiyorum, akşam tekrar antrenmanım oluyor. Zorlayıcı ama alıştım ve zamanımı iyi kullanmayı öğrendim. Planlı olmak, yüzmede olduğu kadar okulda da bana çok yardımcı oluyor.
İleride profesyonel bir yüzücü olmak istiyorum. Bu hayalim küçük yaşlardan beri hep vardı. Milli takımda yer almak ve Türkiye’yi uluslararası yarışlarda temsil etmek istiyorum. Ayrıca spora olan ilgimle birlikte beden eğitimi öğretmeni ya da antrenör olma düşüncesi de beni heyecanlandırıyor. Sporun çocuklara neler kazandırdığını birebir yaşadığım için, bir gün ben de onlara ilham olmak isterim.
Hem eğitim hem de spor birlikte yürüyebilir, yeter ki gerçekten isteyelim ve emek verelim. Ben de bunun için çalışıyorum.
Kendine örnek aldığın dünyaca ünlü yüzücüler var mı?
Evet, yüzmeye başladığımdan beri dünyaca ünlü yüzücüleri takip ediyorum ve onları örnek alıyorum. Özellikle sprint yüzme kategorisinde çok başarılı olan Sarah Sjöström’ü kendime çok yakın hissediyorum. Onun hem su içindeki hızı hem de yarışlara olan konsantrasyonu beni çok etkiliyor. Sadece başarılarıyla değil, spora olan disiplini ve mücadeleci ruhuyla da örnek bir sporcu olduğunu düşünüyorum.
Ayrıca Summer McIntosh ve Gretchen Walsh da çok ilham verici. İkisi de genç yaşta büyük başarılara imza attılar ve kendi stillerinde dünya rekorlarına ulaşan olağanüstü sporcular. Özellikle tekniklerini izlemek, antrenman videolarını takip etmek bana çok şey katıyor. Onların suyla olan uyumları, kuvvetleri ve kararlılıkları bana hep “ben de başarabilirim” duygusunu veriyor.
Ben de bir gün onlar gibi ülkemi uluslararası arenada temsil etmek, madalyalar kazanmak ve başka çocuklara ilham olmak istiyorum. Onların hikâyeleri bana bu yolun zor ama imkânsız olmadığını gösteriyor.
Milli takıma girebilmen için ne gerekiyor, hangi aşamalardan geçiliyor?
Milli takımda yer almak, benim için en büyük hayallerden biri. Bu yolculuk oldukça sistemli ve belirli aşamalardan geçilerek ilerliyor. İlk olarak Türkiye Yüzme Federasyonu’nun belirlediği zaman dilimi içinde, vize yarışları veya resmi bölge yarışlarında bazı baraj derecelerini geçmemiz gerekiyor. Bu dereceler her yaş grubuna ve stile göre ayrı ayrı belirleniyor. Bu barajları geçmeden milli takım seçme yarışına katılamıyoruz.
Barajı geçtikten sonra, belirli bir tarihte yapılan milli takım seçme yarışına katılıyoruz. Bu yarışta sadece barajı geçen en iyi yüzücüler oluyor ve oldukça yüksek tempolu, rekabetçi bir ortam. Yarış sonunda sporcuların dereceleri FINA puan sistemine göre değerlendirilerek sıralanıyor. Federasyon bu puanlara göre her yaş grubu için belli sayıda yüzücüyü milli takıma seçiyor.
Benim ilk milli takım seçme yarışım 13 yaşımdayken olacak. Şu anda hedefim, Kasım ayında Trabzon’da yapılacak Türkiye Şampiyonası’nda belirlenen barajları geçmek ve ardından seçme yarışına katılarak en iyi FINA puanını almak. Bunun için düzenli olarak antrenman yapıyorum, hem fiziksel hem de mental olarak bu sürece hazırlanıyorum.
Milli takım demek, sadece hız değil; istikrar, disiplin, odaklanma ve karakter demek. Ben de bu değerlere sahip olarak orada olmayı çok istiyorum. Hayalim Ay-Yıldızlı boneyle ülkemi başarıyla temsil etmek.


